Bütün canlıların bir yaşam döngüsü vardır. Bütün canlılar doğar, büyür ve ölür. Bu değişmez bir kuraldır. Peki, şirketler de bu döngüyü yaşar mı? Bir şirket kurulup bir süre faaliyet gösterip sonra kapanıyorsa elbette şirketlerde bu döngüyü yaşamış oluyor. Canlıların ortalama bir ömrü var, o zaman şirketlerin de canlılar gibi bir ömrü var. Peki şirketlerin ömrü nelere bağlı, bu yazım da biraz bunlara değinmek istiyorum.
Birçok şirket başlangıçta mütevazı amaçlar için kurulur. Çoğu zaman amaç birtakım özgürlükleri elde etmektir. Ama işler iyi gittikçe hedefler büyür, amaçlar değişir. Bu hiçbir zaman stabil kalmaz. Yada şirket babadan veya anneden çocuğa geçer, kuşak değişikliği neticesi şirkette, de birtakım değişiklikler ortaya çıkar. Peki bir şirketin başarılı olduğunun en büyük göstergesi nedir? Bazen görüyoruz, kapalı alan büyüklüğünü başarı zanneden işletmeler oluyor. Kriter nedir peki? Net kar mı? Pazar payı mı? Çalışan sayısı mı? Müşteri kitlesi mi? Eğer bir işletmeyi çok hızlı bir şekilde değerlendirin desek, başarı ölçütü ne olmalıdır? Genel de kar marjı en çok ve ilk akla gelen ölçüttür. Peki ne kadar doğru bir değerlendirme acaba? Bir işletme 10 sene üst üste kar etse ve karını her sene artırsa, Pazar payını da her sene katlayarak artırsa ama 2 sene sonra hızla düşüşe geçip ortadan kaybolsa bu şirket sizce başarılımıdır? Acaba böyle olur mu? 10 sene üst üste karını katlayarak artırmış bir firma bir anda çöküşe geçebilir mi? Bu yazıyı okuyan çoğu kişi böyle bir şey çok nadiren olur diyordur. Ama olur mu? Gelin düşünelim beraber?
Bir zamanlar herkesin bildiği Nokia adında bir telefon şirketi vardı. O kadar büyümüştü ki, dünya telefon pazarının %60’ı Nokia’nın elindeydi. Nokia tek mi peki? Ericson, Motorola, fotoğraf filmi yapan Kodak vardı. Peki bunların sorunu neydi? Pazar ellerindeydi, müşteri hakimiyetleri tartışılmazdı. Bunu Nokia’nın COE’su ağlayarak itiraf etti. “Yanlış bir şey yapmadık ama bir şekilde biz kaybettik” Peki can alıcı soru, Yanlış yapmadıkları halde nasıl kaybettiler? Büyük değişimi fark edemediklerini de itiraf etti sonradan. Evet büyük değişim. Dünya hızla evet akılalmaz bir hızla gelişiyor ve değişiyor. İnternet sayesinde bu değişim hızı katlanarak artıyor. Bugün dünyanın herhangi bir yerinde sizinle aynı işi yapan herhangi bir şirket sizin rakibiniz. Sizin pastanızdan pay alma peşinde. Dünya büyük bir köy haline geldi. Bu köyde kendinizi ne kadar iyi konumlandırırsanız o kadar kalıcı olursunuz. Şirketiniz de o kadar uzun ömürlü olur. Genelde şirketlerin %15-20’si kuruldukları ilk 5 yılda batıyordu. Şimdilerde bu oran %50 civarında.
Peki o zaman ne yapmalı?
- Öncelikle her zaman değişime açık ve hazır olmalı. Arge ve inovasyona yatırım yapmalı. Sadece fiziki ve teknik değişikliğe değil, yönetim ve işletme anlayışında da değişime açık olunmalı. Gerekirse değişim yönetimi için departman kurmalı yada hizmet almalı. Sektörel ve iş dünyasındaki bütün değişimler anlık takip edilmeli.
- Makine parkurunu ve fabrikanın teknik altyapısını zamana ayak uydurabilecek şekilde modernize etmeli ancak bununla yetinmemeli. En büyük yatırım çalışana yapılmalı. Çalışanın da kendini geliştirmesi için desteklenmeli. Üretiminizde en son teknolojiyi de kullansanız, endüstri 4.0’a geçilmiş dahi olsa bu teknolojileri yönetecek insanlardır. Bu unutulmamalı
- Teşvik ve ödüllendirme; bir işletme çalışanlarını robot gibi görmemeli, onları proje ve fikir üretmeye teşvik etmeli, faydalı fikirler ortaya çıkaranları ödüllendirerek teşvik etmeli. Klasik, sabit maaşla çalışma sistemi zamanla çalışanları körelttiğini daha doğrusu yeni fikirler üretmekte kısırlaştırdığını göz ardı etmemeli. Başarılı birçok firma çalışanları arasında proje ve fikir yarışmaları düzenleyerek onları bu konuda teşvik ediyor.
- Profesyonel destek almalı, bir işletmeci işini ne kadar iyi biliyorsa bilsin, zaman içerisinde kanıksama yada işletme körlüğü dediğimiz sorunlar ortaya çıkar. Yani insan kendi yaptığı yanlışı göremeyebilir, görse de kabullenmeyebilir. Bu yüzden işletmeyi objektif değerlendirecek, dışarıdan, uzman kişilerden destek alarak objektif bir değerlendirmeye tabi olmalı, ulusal ve uluslararası sertifikasyonlara sahip olmalı
- Sosyal olmalı, bir işletmeci işinde başarılı olmak istiyorsa sosyal olmalıdır. Sektörü ve iş dünyası ile ilgili sivil toplum kuruluşlarına katılmalı, buralardaki gelişmeleri yakından takip etmeli. Böylece hem Monoton bir iş hayatından kurtulmuş olacak, hem de yeni iş insanları ile tanışma fırsatı yakalayabilecek, buralardaki sosyal faaliyetler ile iş stresinden bir nebze uzaklaşacak, sektörünü ve iş dünyasını daha yakından takip edebilecek
- Çalışanın, müşterinin ve diğer paydaşların sağlığını ve güvenliğini ön planda tutmalı. İnsana, çevreye ve doğaya saygılı olmalı. Bir güvenlik zafiyetinin işletmenin bütün enerjisini tüketebileceğini hatta iflasına yol açabileceğini unutmamalı. Ancak buna karşılık insana, çevreye ve doğaya saygılı işletmelerin insanlar nezdinde pozitif değer oluşturduğunu göz ardı etmemeli. Hatta sosyal sorumluluk projelerine katılarak bunları bütün paydaşları ile paylaşması imajına çok katkı sağlayacaktır.
- İnterneti, Sosyal medya ve e-tcareti çok etkin ve etkili kullanmalı. Artık fiziki pazarlama dijital pazarlamaya dönüşmüş durumda. Ve insanlar zamanının büyük bölümünü bu mecrada geçiriyor. Bu nedenle işletmeler de kendini bu mecrada çok iyi ifade etmeli. Gerekirse bunun için profesyonel destekler almalı yada bünyesinde bununla ilgili bir birim oluşturmalı. Günümüz ticareti e ticaretten s ticarete dönüşü yaşamakta. Bunu göz ardı etmemeli. Ayrıca internetin birçok nimetinden faydalanarak zaman ve mekandan tasarruf edebileceği alternatif çözümler üretmeli.
- B planı olmalı, bir işletmenin her zaman ve her durum için mutlaka bir B planı olmalı. Olağan dışı ve acil durumlar için daima bir acil eylem planı hazır olmalı. Mesela kimsenin aklında gelmeyecek bir pandemi sürecinden geçiyoruz. Böyle bir duruma kaç işletme hazırlık yaptı. Bu yaşanmış bir örnek olarak hayatımıza büyük bir tecrübe oldu. Artık bu tür olağan dışı durumlar için hazırlıklı olmak gerekir.
- Bir işletmeci bütün bunları tek başına yapamayacaktır, bunun için çok iyi bir ekip kurmalı ve ekibin uyumunu sağlamalıdır. Gerektiği yerde yetki devrinden kaçınmamalıdır. 10. Müşteriyi velinimet görmeli. Pazarın çok daraldığı, bir müşteri kazanmanın çok zor olduğu günümüzde mevcut müşteriler çok iyi korunmalı. Kaybedilen 1 müşterinin 10 müşteri demek olduğu unutulmamalı. Bunun için müşteri ilişkileri çok iyi tutulmalı, müşterilerin beklentileri çok çok iyi analiz edilmeli. Müşterinin alternatif ihtiyaç ve beklentilerine çözüm üretebilecek yapı oluşturulmalı. Yani, müşteriniz yeni ürünlerle müşterilerinin karşısına çıkacağında sizin de müşterinin o ürünlerine tedariği sağlayabilir olmanız gerekir.
İşletmeciler belki de bütün bunları biliyor ama uygulamada zorluk yaşıyor olabilirler. İşte bu değişimi yönetememekten kaynaklanan bir durumdur. Bunun için işletmeci her şeyden önce kendini değiştirmeli ve geliştirmeli. Bunun için de hem sektörel hemde kişisel yayınlar okuyarak kendini daima dinamik tutmalı. Farklı düşüncelere her zaman açık olmalı, denemekten korkmamalı. Uluslararası büyüklükte bir firmanın sahibi günde en az 100 sayfa kitap okuyormuş. Bu kadar servete sahipken nasıl bu kadar okuyabiliyorsunuz diye sormuşlar. “Kendimi ancak bu şekilde ayakta tutuyorum” demiş. Genel de okuma konusunda hep zaman yokluğundan yakınırız. Ama inanın isterseniz okursunuz. Okumalısınız da zaten. Yoksa zaman sizi bir bıçak gibi köreltir gider. O yüzden okuyun lütfen, ama iş işten geçmeden.